Kanonlaşma Ne Demek Edebiyat? Çok Sesli Bir Geleceğin Eşiğinde
“Bu konuya farklı açılardan bakmayı seviyorum; çünkü edebiyatta ‘kanonlaşma’ dediğimiz şey, tek bir kapıdan girilip tek bir pencereden seyredilecek kadar basit değil.” Bugün, sizinle birlikte hem veri hem duygu, hem zihinsel hem toplumsal katmanları konuşmak; sorular sorup birlikte düşünmek istiyorum.
Kanonlaşma Ne Demek Edebiyat Bağlamında?
Edebiyatta kanonlaşma; belirli eserlerin “temel başvuru”, “klasik” ya da “ölçüt” olarak kabul görmesi sürecidir. Bu kabul, yalnızca estetik değerle değil; eleştirmen yazıları, akademik müfredatlar, çeviri ve yeniden basım sıklığı, satış verileri, okur topluluklarının ilgisi ve kültürel-politik iklim gibi çok sayıda faktörle şekillenir. Kısacası kanon, bir toplumun “okunmalı” dediği eserler listesinden fazlasıdır: Değer hiyerarşisinin görünmez mimarisidir. Bugün “kanonlaşma ne demek edebiyat?” sorusunu sorarken aslında “Hangi gelecek için hangi metinleri miras bırakıyoruz?” diye de sormuş oluruz.
İki Bakış, Bir Tartışma: Objektif-Veri Odaklı ile Duygusal-Toplumsal Yaklaşım
Konuya farklı yaklaşımların merceğinden bakalım. Erkeklerin daha sık benimsediği söylenen objektif ve veri odaklı perspektif, kanonlaşmayı ölçülebilir göstergelerle açıklamaya meyillidir:
Atıf sayıları ve akademik görünürlük,
Üniversite müfredatlarında yer alma oranı,
Dil ve ülke dışına açılma (çeviri metrikleri),
Uzun dönemli satış grafikleri, baskı sayıları,
Eleştiri dergilerinde ve ansiklopedik başvuru kaynaklarında konumlanma.
Bu yaklaşımın gücü, şeffaflık ve karşılaştırılabilirliktir: “Eser X, son 30 yılda 40 kez basıldı, 12 dile çevrildi ve 100’den fazla akademik çalışmada anıldı; dolayısıyla kanonlaşma eğilimi yüksek.” Ancak riskleri de vardır: Niteliksel etkileri sayısallaştırırken, mevcut güç ilişkilerini ve erişim eşitsizliklerini yeniden üretmek.
Kadınların daha sık sahip çıktığı duygusal ve toplumsal etkiler odaklı yaklaşım ise başka sorular sorar:
Bu metin, okurda nasıl bir yankı uyandırıyor?
Temsil sorunlarını (cinsiyet, sınıf, etnisite, bölgesel kimlik) nasıl ele alıyor?
Toplumsal dönüşüme, empatiye, adalet duygusuna katkısı ne?
Kenarda kalmış seslere alan açıyor mu, yoksa merkezdeki normu pekiştiriyor mu?
Bu çerçeve, kanonun yalnızca “kalite”yi değil, “kimleri dâhil ettiğimizi” tartışmaya açar. Gücü kapsayıcılık ve etik duyarlılıktır; fakat ölçüm zorluğu ve öznel değerlendirme eleştirisine de açıktır.
Gelecek Eşiğinde: Algoritmik Kanonlar, Yaşayan Müfredatlar
Dijital çağda kanonlaşma, arama motorlarının sıralamaları, platform öneri sistemleri ve sosyal okurluk topluluklarıyla yeniden yazılıyor. “Popüler” olanın “kalıcı” olana dönüşmesi hızlandı; veri odaklı yaklaşımın araçları (erişim, tıklanma, etkileşim) yeni bir görünürlüğün kapısını aralıyor. Öte yandan duygusal-toplumsal perspektif; çevrimiçi okur kulüpleri, feminist/queer edebiyat listeleri, yerel dillerde mikrokültür arşivleriyle “çoğul kanonlar” kuruyor.
Geleceğin üniversiteleri ve kütüphaneleri, “yaşayan müfredat” modeline geçebilir: Listeler sabit değil; periyodik gözden geçirmelerle, hem metriklere hem toplumsal yankıya göre evrilir. Böylece veri grafikleriyle etik-duygusal göstergeler aynı tabloda buluşur.
Çatışmadan Diyaloğa: Köprü Kuran Model
Peki iki yaklaşım nasıl birleşir? “Çift kör” bir değerlendirme matrisi düşünün:
1. Nicel Eşikler: Atıf, çeviri, baskı, müfredat verileri.
2. Nitel Etki Haritası: Temsil, toplumsal fayda, yeni anlatı alanları açma, okur deneyimi.
3. Zaman Faktörü: Kısa vadeli popülerlik yerine, 5-10 yıllık kalıcılık penceresi.
4. Çoğulluk İlkesi: Tek bir merkezî liste yerine; bölgesel, tematik ve türler arası paralel kanonlar.
Bu model, veri odaklı değerlendirmenin şeffaflığını korurken, duygusal ve toplumsal etkiyi karar mekanizmasının merkezine alır.
Tartışmayı Büyüten Sorular
“Kanonlaşma ne demek edebiyat?” sorusuna sizin cevabınız hangisine yakın: Ölçülebilirlik mi, yankı ve temsil mi?
Bir eserin kalıcılığını belirleyen en kritik etken sizce hangisi: dilsel yenilik, tarihsel bağlam, okurda bıraktığı duygu, yoksa kurumsal kabul mü?
Dijital platformların görünürlük algoritmaları, geleceğin kanonunu adil mi kuruyor, yoksa yeni bir merkezcilik mi yaratıyor?
Tek bir ulusal kanon yerine, çok dilli ve yerel kanon kümeleri mi daha sağlıklı?
Sonuç: Kanon, Soru Sormanın İnşasıdır
Kanonlaşma, yalnızca “en iyiler” vitrini değildir; geleceğe hangi soruları taşımak istediğimize dair ortak bir mutabakattır. Erkeklerin objektif-veri odaklı yaklaşımı, hesap verebilirlik ve süreklilik sağlar; kadınların duygusal-toplumsal yaklaşımı ise kapsayıcılık ve etik derinlik getirir. Edebiyatın yarını, bu iki damarın diyalog kurduğu yerde güçlenecek.
Şimdi söz sizde: Hangi metinler sizin kişisel kanonunuzda var ve neden? Yorumlarda buluşalım; belki de ortak geleceğin kanonunu, tam burada birlikte yazarız.