Gözleme Hangi İlde Meşhur? Bir Sosyoloğun Kültürel Sofrasında Yolculuk
Bir sosyolog olarak, sofraya yalnızca yemek değil, toplumun kendisi de oturur derim. Çünkü yemek yalnızca karın doyurmaz; kimliğimizi, aidiyetimizi ve kültürel belleğimizi taşır. “Gözleme hangi ilde meşhur?” sorusu da ilk bakışta basit bir coğrafi merak gibi görünür. Oysa bu soru, Anadolu’nun toplumsal dokusuna, kadın emeğine, kültürel sürekliliğe ve değişen üretim biçimlerine dair derin bir hikâyeyi içinde barındırır.
Bu yazıda gözlemeyi yalnızca un, su ve tuzun birleştiği bir hamur olarak değil, kadın emeğinin ve toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden üretildiği bir “sosyal mekân” olarak inceleyeceğiz. Çünkü her gözleme, bir ilin mutfağında pişse de, aslında bir toplumun elinden ve hikâyesinden doğar.
—
Anadolu’nun Gözlemesi: Yöreden Kültüre Uzanan Bir Lezzet Haritası
Gözleme, Türkiye’nin hemen her bölgesinde yapılan, fakat özellikle Ankara, Konya, Kayseri, Aydın ve Niğde gibi illerle özdeşleşen geleneksel bir yiyecektir. Her yörenin gözlemesi farklıdır:
– Ankara’nın Beypazarı gözlemesi ince hamuruyla, odun ateşinde pişirilmesiyle bilinir.
– Konya’da ise gözleme daha kalın açılır, içine patates, kıyma veya otlar konur.
– Aydın ve Muğla taraflarında otlu gözleme kadın elinin toprağa yakın emeğini temsil eder; doğadan toplanan otlar, yerel üretimin sembolüdür.
– Niğde ve çevresinde gözleme “pazar geleneği”nin bir parçasıdır; köylü kadınlar sabah erken saatlerde tezgâh kurar, el açması gözleme satarak ev ekonomisine katkıda bulunur.
Bu çeşitlilik yalnızca damak tadını değil, her ilin sosyo-kültürel yapısını da yansıtır. Gözleme, Anadolu’nun hem coğrafi hem kültürel bir aynasıdır.
—
Toplumsal Normlar ve Cinsiyet Rolleri: Bir Hamurun İçine Sığan Eşitsizlikler
Gözleme yapımı çoğunlukla kadınlara ait bir pratiktir. Tarihsel olarak “mutfak” alanı kadınların toplumsal görev alanı olarak görülmüş, bu durum kültürel normlarla desteklenmiştir. Kadın, “aileyi doyuran”, “sofrayı kuran”, “misafiri ağırlayan” kişi olarak tanımlanırken; erkek genellikle dışarıda “geçim sağlayan” rolüyle öne çıkarılmıştır.
Bu toplumsal normların en görünür hâllerinden biri, gözleme tezgâhlarında somutlaşır. Örneğin Ankara’nın Beypazarı ilçesinde veya Konya pazarlarında, gözleme yapan kadınlar bir yandan üretici, bir yandan sosyalleşen kişilerdir. Kadınlar, kendi aralarında örgütlenir, malzeme paylaşır, tezgâhları birlikte kurar. Bu ilişkisellik onların ekonomik bağımsızlık kadar duygusal dayanışma alanı yaratmalarını da sağlar.
Erkekler ise genellikle bu üretim sürecinin dış halkasında, “organizasyonel” ya da “yapısal” işlevlerde yer alır: malzeme tedariki, pazaryeri izinleri, finansal düzenlemeler… Kadın gözlemeyi pişirirken, erkek çoğunlukla sistemin kurallarını belirleyen veya lojistiği yöneten tarafta durur. Bu fark, toplumsal cinsiyet rollerinin yapısal (erkek) ve ilişkisel (kadın) olarak ayrışmasının somut bir örneğidir.
—
Kültürel Pratiklerin Taşıyıcısı Olarak Kadın Emeği
Bir gözleme tezgâhının başında duran kadın, yalnızca hamur yoğurmaz; kültür aktarır. Her hamur açışında geçmişin ritüelleri, toplumsal hafızanın izleri vardır. Anadolu’nun pek çok köyünde kız çocukları annelerinden hamur yoğurmayı, yufka açmayı, ocağı yakmayı öğrenir. Bu öğrenme süreci bir tür “kültürel miras aktarımı”dır.
Gözleme tezgâhında geçen sohbetler, pazardaki kadınlar arası ilişkiler, müşterilerle kurulan iletişim… Hepsi birlikte kadın kimliğini, toplumsal dayanışmayı ve gündelik yaşamın anlam dünyasını örer.
Modernleşme ile birlikte gözleme artık yalnızca köy pazarlarında değil, şehirlerin merkezinde, alışveriş merkezlerinde, hatta zincir restoranlarda da yer bulur. Ancak bu dönüşümde, kadın emeğinin görünürlüğü çoğu kez silikleşir. Gözleme “markalaşır”, “ürünleşir”, fakat onu üreten eller anonimleşir. İşte bu da sosyolojik bir kırılma noktasıdır: geleneksel üretim biçiminin kapitalist sisteme eklemlenmesiyle, toplumsal emeğin kimliği değişir.
—
Bir Kültürel Dönüşüm Olarak Gözleme: Kentten Köye, Sofradan Kimliğe
Gözlemenin köyden kente taşınması, aslında bir toplumsal göç hikâyesidir. Anadolu kadını, köy pazarındaki üretimden kentsel ekonomiye geçişte hem geleneksel bilgi birikimini hem de yeni ekonomik sistemin gerekliliklerini birleştirir. Bu süreçte gözleme, hem geçmişi hatırlatan bir tat hem de bugünün hızlı yaşamına uyum sağlamış bir “fast-tradition” (hızlı gelenek) hâline gelir.
Gözleme hangi ilde meşhur? sorusu bu nedenle tek bir cevaba indirgenemez. Her il kendi gözlemesini “bizimdir” diye sahiplenir çünkü bu yemek, yerel kimliğin, kadın emeğinin ve toplumsal aidiyetin sembolüdür. Bir yandan kökleri kırsalda, diğer yandan bugünün kent kültüründe yaşayan bir lezzettir.
—
Sonuç: Gözleme, Bir Sofranın Değil, Bir Toplumun Hikâyesidir
Gözleme, yalnızca Ankara’da, Konya’da ya da Aydın’da değil; Anadolu’nun tümünde bir “kadın emeği ve kültürel bellek simgesi”dir. Her ısırık, bir geleneğin sürekliliğini taşır.
Sosyolojik olarak baktığımızda, gözleme yapımı kadının üretici kimliğini, erkeklerin ise yapısal rollerdeki konumunu görünür kılar. Bu ikili yapı, toplumsal düzenin küçük bir yansımasıdır. Ancak bu roller giderek esnemekte; erkeklerin mutfakta, kadınların iş hayatında daha görünür olduğu yeni bir dönüşüm başlamaktadır.
Şimdi sana sormak isterim:
– Senin yaşadığın bölgede gözleme kim tarafından yapılır, nasıl tüketilir?
– Kadın emeği bu süreçte nasıl görünür veya görünmez olur?
– Gözleme senin için bir lezzet mi, bir hatıra mı, yoksa bir kimlik sembolü mü?
Anadolu’nun hamurunda yoğrulan bu sorular, bizi sofranın ötesine, toplumun içine davet eder. Çünkü gözleme, aslında hepimizin hikâyesidir.